Hukukçu Hekimler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Av. Dr. Cengiz Bayram, “Hekimlerin haklarını en az hekimler kadar hastaların da savunmaları gerekmektedir. Çünkü mutlu bir hekim hastayı en iyi tedavi edecek hekimdir” Dedi.
Hukukçu Hekimler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Av. Dr. Cengiz Bayram’la 14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla sağlıkta şiddet ve hekim haklarını konuştuk.
HEKİMLER MESLEĞİ BIRAKMA NOKTASINDA
14 Mart Tıp Bayramında pek gündeme gelmeyen bir konu yani hekim hakları kavramı üzerinde durmak gerekir diyen Av. Dr. Cengiz Bayram, “Ülkemizde binlerce hekim maruz kaldığı şiddet ve hukuki problemlerden dolayı mesleklerini bırakmakta ya da başka ülkelere gidebilmenin yollarını aramaktadırlar. Bu da zorluklar ile yetiştirdiğimiz hekimlerimizin yok olmasına sebep olmaktadırlar. Bu yüzden hekimlerin haklarını en az hekimler kadar hastaların da savunmaları gerekmektedir. Çünkü mutlu bir hekim hastayı en iyi tedavi edecek hekimdir. Hekim hakları kavramı, hasta hakları kavramına nazaran çok geri planda kalmış bir kavramdır. Hasta Hakları Yönetmeliği’ne benzer şekilde bir Hekim Hakları Yönetmeliği mevzuatımızda yer almamaktadır. Bununla birlikte mevzuattaki dağınık düzenlemelerden hareketle hekimin aşağıdaki haklara sahip olduğu kabul edilmektedir.”
HEKİM HER ŞEYDEN ÖNCE KENDİ GÜVENLİĞİNİ KORUMAK ZORUNDA
Bayram, “Hastanın nasıl temiz, sağlıklı ve modern şartlara sahip bir ortamda tedavi hakkı söz konusuysa, hekimin de aynı şartlarda çalışma (tedavi yapma) hakkı bulunmaktadır. Bu hak, hekimin çalıştığı ya da görev yaptığı kuruluşlardaki çalışmalarında gerektiği gibi, açacağı özel hasta muayenehanesinde yapacağı çalışmalarda da geçerlidir. Anayasanın 17. maddesiyle de garanti altına alınmış olan sağlığın korunması hakkı, hekimler bakımından da en temel insan hakkıdır. Başarılı bir sağlık hizmeti alabilmek için çalıştırılan hekimin, her şeyden önce kendi sağlığının da güvence altına alındığı sağlıklı bir ortamın oluşturulması gerekmektedir. Hekimin çalıştığı fiziki ortam ve en modern tıbbî teknolojiye sahip donanım, mesleğini gerektiği gibi ifa edebilmesi için zorunlu bir unsurdur. Bu sebeple hekime, örneğin nitelikli yardımcı sağlık personeli olmadığı veya modern tıbbî donanım bulunmadığı gerekçesiyle mevcutlarla idare etmesi gerektiği söylenemez. Sağlık hizmetinin sunumunda ve hekimlik mesleğinin yürütülmesinde modern tıbbın uygulanması, yeni tıbbî teknoloji ürünlerinden yararlanılması tedavinin başarılı sonuç vermesinde büyük önem taşımaktadır.
Tıp sürekli ve hızlı bir gelişim içerisindedir. Hekimin mesleğini gerektiği gibi icra edebilmesi için, bu gelişmeleri de yakından takip etmesi gerekir.”
HASTALARDAN SAYGI BEKLEMEK HEKİMİN HAKKI
Hekimin, hastasından kendisine güvenmesini ve saygılı olmasını bekleme hakkına sahip olduğunu aktaran Bayram, “Bu hakka uyulması, hasta-hekim ilişkisinde tedavi sürecinin başarıyla sonuçlanmasına katkı sağlar. Hastanın göstermesi gereken saygı, tedavinin başarıyla sonuçlanabilmesi için hekime karşı yükümlülüklerini yerine getirmesini de kapsar. Bu bağlamda hastadan, hekim veya sağlık kuruluşuyla olumlu ve yapıcı bir işbirliği içerisinde bulunmasını isteme hakkı, hekim ve sağlık kuruluşunun tavsiyelerine uymasını isteme hakkı, gerekli bilgi ve belgeleri isteme hakkı, diğer hastalan ve hasta yakınlarının haklarına saygı göstermesini isteme hakkı ve hekimden hastalığıyla ilgili bilgileri saklamadan paylaşması söz konusudur.”
HASTA TEDAVİYİ KABUL ETMİYORSA HEKİM TEDAVİYİ BIRAKABİLİR
Bir hekimin, kendisine güven duymayan ya da önerilen tedaviyi kabullenmeyen bir hastanın tedavisini üstlenmeyebileceğini, ifade eden Bayram, Hatta tedavi sırasında, tedaviyi zorlaştıran hastanın tedavisinin (tıbben herhangi bir sakıncası olmaması şartıyla) yarıda bırakması da mümkündür. Hekimin tedaviyi üstlenmeme ya da yarıda bırakma haklarını kullanırken dikkatli olması, sorumluluğunu gerektirecek işlem ve davranışlardan kaçınması gerekmektedir. Tıbbî Deontoloji Tüzüğünün (Nizamnamesinin) 18. maddesine göre, “Tabip ve diş tabibi, acil yardım, resmi veya insani vazifenin ifası halleri hariç olmak üzere, meslekî veya şahsî sebeplerle hastaya bakmayı reddedebilir.” Aynı Nizamnamenin 19. maddesine göre de, “Tabip ve diş tabibi, meslekî veya şahsî sebeplerle, tedaviyi bitirmeden hastasını bırakabilir. -Ancak bu gibi hallerde, diğer bir meslektaşın tedavi veya müdahalesine imkân verecek zamanı evvelden hesaplayarak hastayı vaktinde haberdar etmesi şarttır.
Hastanın bırakılması halinde hayatın tehlikeye düşmesi veya sıhhatinin zarara uğraması muhtemel ise, diğer bir meslektaş temin edilmedikçe, hastayı terk edemez. -Hastayı bu suretle terk eden tabip veya diş tabibi, lüzum gördüğü veya hasta tarafından talep edildiği takdirde, tedavi zamanına ait müşahede notlarını verir.” Yine Hekimlik Meslek Etiği Kurallarının 25. maddesinde, “Hekim, ancak tıbbi bilgisini gerektiği gibi uygulayamayacağına karar verdiğinde ve hastasının başvurabileceği başka bir hekim bulunduğu durumlarda, hastanın bakımını ve tedavisini üstlenmeyebilir veya tedaviyi yarım bırakabilir. Yukarıdaki koşullarda tedaviyi bırakacak hekim, bu durumu ve hastanın sağlığının tehlikeye düşmeyeceğini hastaya veya yakınlarına anlatır ve onları tıbbi yardımla ilgili başka olanaklar konusunda bilgilendirir. İkinci hekim bulunmadan hekim hastasını bırakamaz. Hekim, tedaviyi üstlenen meslektaşına hasta hakkındaki tüm bilgileri aktarmakla yükümlüdür.” açıklamasına yer verilmiştir.” Dedi.
HEKİMİN KEYFİ RET HAKKI BULUNMAMAKTA
Bayram, “Acil yardım ve insani vazifenin ifası hallerinde hastayı ret hakkı bulunmamadadır. İster serbest çalışan, ister kamu görevlisi olsun, hekimin bu tür hallerde hastayı ret hakkı yoktur. Nizamnamede, “insani vazifen ne olduğu açıklanmamakla birlikte, bu hallerin de acil yardım halleri içinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Tüzükte, kamu görevlileri bakımından “resmi vazifenin ifası halinde de ret hakkının bulunmadığını belirtmektedir. Bu durumda kamu görevlilerinin tümü bakımından, hiçbir zaman hastayı ret hakkının bulunmadığını kabul etmek gerekir.” Bununla birlikte, daha önce hekimle tartışmış veya hatta hekime fiilî saldırıda bulunmuş bir hastayı ya da ücretini ödememiş, randevularına gelmemiş, önerilen tedaviyi uygulamamış bir hastayı, acil bir durum olmadığı ve başka bir hekimin de tedaviyi üstlenmesinin mümkün olduğu durumlarda, hekimin başka bir hekime göndermesinin mümkün olduğu, bunun dışında da haklı görülebilecek başka nedenlerden dolayı hekimin hastanın tedavisini üstlenmeyi reddedebileceği kabul edilebilir 14. Hasta Hakları Yönetmeliği’yle hastaya tanınmış olan hekim seçme özgürlüğü, kıyasen hekimler bakımından da geçerli olmalıdır.”
HER SAĞLIK HİZMETİ OLUMLU SONUÇLANMAYABİLİR
Hekim, tedavi sürecinden olumlu sonuç almayı hedefler diyen Bayram, Fakat her hastaya verilen sağlık hizmeti olumlu sonuçlanmayabilir. Hekime karşı güven ve saygının sarsılmaması için, hekim tedavinin sonucuyla ilgili olarak açıklama yaparken tedbirli davranmalı, iyileşme garantisi vermemelidir. Zira hekimin hastaya karşı borcu, tıp biliminin gereklerine uygun olarak tedavi etmektir, yoksa hastayı kesinlikle iyileştirmek değildir.
Tıbbî Deontoloji Nizamnamesi’nin 13. maddesinde de, hekimin iyileşme garantisi vermemesi gerektiği belirtilmektedir. ABD’de bir kanser hastası hekimlerin kendisine söylediklerinden daha uzun süredir yaşadığını belirtmiş ve bu yüzden tazminat talep etmiştir.”
“MESLEĞİNİ SERBESTÇE UYGULAMA HAKKI VAR”
Bayram, Hekim ister bağımsız çalışsın isterse bir sağlık kurum veya kuruluşunda çalışıyor olsun, mesleğini icra ederken kendisine etki yapılmamasını, telkinde bulunulmamasını isteme hakkına sahiptir. Bir hekimin mesleğini serbestçe uygulama hakkının sınırlandırılması, ya bir kanun hükmüyle veya bir kanun nedeniyle ve ancak hâkim/mahkeme kararıyla mümkündür. Hekimin serbestçe çalışma şartlarına sahip olması, sağlık hizmetinin sunulmasına ve hastaların tedavisine olumlu yönde katkı sağlar. Tıbbî Deontoloji Nizamnamesi’nin 6. maddesinde de “Tabip ve diş tabibi, sanat ve mesleğini icra ederken, hiçbir tesir ve nüfuza kapılmaksızm, vicdani ve meslekî kanaatine göre hareket eder. Tabip ve diş tabibi, tatbik edeceği tedaviyi tayinde serbesttir.” hükmü getirilmiştir.”
TIP ALANIN BİRLİKTE ÇALIŞMASI KAÇINILMAZ
Hekimin mesleğini yürütürken ihtiyaç duyması durumunda, gerek kendi meslektaşlarından gerekse sağlık hizmeti veren kuruluş uzmanlarından yararlanabilme hakkı olduğunu belirten Bayram, Bu hak meslekte tecrübe kazanmak, tıbbî bilginin geliştirilmesi ve yararlı bir sağlık hizmeti sunabilmek için önem taşımaktadır. Hekimin, hasta merkezde olmak üzere, farklı bir alanda çalışan hekim/hekimlerden bilimsel ve teknik açıdan aldığı yardım ya da danışmanlık, konsültasyon ya da danışım olarak adlandırılmaktadır. Bilimsel bilginin gelişmesine paralel olarak günümüzde uzmanlık alanlarının sayısı giderek artmaktadır. Bu nedenle bir vakaya bütüncül yaklaşabilmek için, birden fazla tıp alanının birlikte çalışması kaçınılmaz olmuştur. İsabetli bir tanı ve tedavi amacıyla günümüzde her uzmanlık alanındaki hekim, mesleğini uygularken diğer alanların bilgi ve teknik desteğine de gereksinim duymaktadır.”
HEKİMLER TIP ETİĞİNE UYMAK ZORUNDA
Bayram, “Bütün hekimlerin tıp etiği ilkelerine uyması gerekmektedir; aksine davranış disiplin sorumluluğuna yol açtığı gibi, etik ilkelerin yerine getirilmemesi sebebiyle bir zarar doğduğunda bunun tazminat veya cezaî sorumluluğu da bulunabilir. Hekim, sağlık hizmeti veren herkesten de aynı etik ilkelere uymalarını isteme hakkına sahiptir. Uyulmaması durumunda şikâyet yoluyla ilgililerin cezalandırılmasını sağlayabilir.”
SAĞLIK ÇALIŞANLARIN HAK ARAMA YÖNTEMLERİ NELER?
Hukukçu Hekimler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Av. Dr. Cengiz Bayram, Sağlık çalışanlarının hak arama yollarını şöyle sıraladı:
HAKSIZ ŞİKAYETLERE KARŞI HAK ARAMA YOLLARI
Şikâyet hakkın kullanılmasının iftira niteliğinde olması halinde, sağlık çalışanının kişilik hakkı ihlali gerçekleşeceğinden, iftira atanın sorumluluğu ortaya çıkacaktır. İftira suçu; failin suçsuz olduğunu bildiği bir kimseye suç atmasıdır. Bu durumda şikayet hakkının kötüye kullanıldığından bahsedilir. Şikayet hakkının kötüye kullanıldığına karar verilebilmesi için, ihbar veya şikayetin karşı tarafın suçsuzluğunu bilerek zararlandırmak veya küçük düşürmek amacıyla yapılması ya da şikayet konusu hakkında delil ve emare olmadığı halde şikayetin yapılmış olması gerekir.
Hasta bir olguya dayanarak şikayet etti fakat hekim için hakim beraat kararı vermişse, bu karar hiç bir zaman şikayet hakkının kişilik haklarına zarar verecek şekilde hukuka aykırı kullanıldığının ölçüsü olmaz. Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulamaları da bu doğrultudadır. Kişinin gerçek bir olguya dayanan iddiasını kısman veya tamamen doğrulayacak kanıtlara dayanarak (bu kanıtlar mahkumiyete yeterli olmasa da) resmi mercilere başvurması ya da ceza davası açması uygulama ve doktrinde hukuka uygun bir davranış olarak kabul edilmektedir.
GÜVENLİK HAKKININ İHLALNE KARŞI HAK ARAMA YOLLARI
Gerek hekim ve gerekse diğer sağlık çalışanları bakımından bugün yaşadığımız en mühim sorunlardan birisi maalesef “şiddet? olmaya başlamıştır. Hekime uygulanan şiddet, tehdit ve hakarete karşı hukuki hak arama yöntemleri bulunmaktadır. Bunlar;
- A) Ceza Hukuku Araçları: Ceza hukuku bakımından hekime yönelik eylemler üç ayrı suçu oluşturabilir. Bunlar, yaralama, tehdit ve hakaret suçlarıdır.
- B) Tazminat Hukuku Araçları: Kendisine hakaret edilen, şiddet uygulanan veya tehdit edilen hekim (sağlık personeli) bu eylemler nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararlar için failden tazminat talep edebilir.
SAĞLIK BAKANLIĞI TARAFINDAN YAPILACAK HUKUKİ YARDIM
Son dönemlerde sağlık çalışanlarına yönelik şiddette büyük bir artış gözlenmektedir. Asla kabul edilemeyecek bu duruma karşı, Sağlık Bakanlığı 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 54. Maddesinde sağlık çalışanlarına hukuki yardımı düzenlemiştir. Buna göre, “Bakanlık ve bağlı kuruluşlarında; sağlık hizmeti sunumu sırasında veya bu görevlerden dolayı personele karşı işlenen suçlar sebebiyle ceza hukuku kapsamında yürütülmekte olan işlemler ve davalarda personelin talebi üzerine Bakanlık ve bağlı kuruluşlarınca hukukî yardım yapılır.”